18 Mart 2008 Salı

Portakalı soydum, başucuma koydum

Bir önceki yazımda değindiğim üzere Ankara dünyanın en sıkıcı kentlerinden biridir. Bununla birlikte Büyükşehir Belediyesinin bu durumu giderebilmek adına son derece yaratıcı projeler ürettiği gerçeğini de yadsıyamam. Cidden. Mesela, Keçiören'e Estergon Kalesi inşa etmek böyle yaratıcı bir çabanın ürünüdür. Kızılay'ın tam orta yerine disko topu asmak da öyle (ki bunu şahsen görmüş bir insanım). Ama bütün bunlar Ankara Kalesi'ne 180 metrelik bayrak direği dikmek, King Kong boyutlarında Fatih Sultan Mehmet heykeli inşa edip sarığından Ankara'yı seyre açmak, hatta ve hatta peluş hayvanlardan oluşan hayvanat bahçesi kurmak gibi projelerin yanında solda sıfır kalır. Bu eğlenceli aktiviteler sayesinde Ankara'nın ruhunda var olan sıkıcılık bir nebze olsun azaltılabilmektedir.

Eee, güzel de portakal ne alaka? Konuya geleceğim, sadece Ankara'dan ne kadar hazzetmediğimi bir kez daha vurgulamak istedim. Efendim, Ankara'ya giderseniz göreceksiniz, kentin her köşesinde meyve suyu minibüsleri var. Bunlar portakal, greyfurt, nar ve benzeri nebatatın suyunu sıkıp şişeliyor ve satıyorlar. Fiyatlar oldukça makul, özellikle de bir bardak sıkma portakal suyunun beş kilo portakal fiyatına satıldığı İzmir'le kıyasladığımızda.

Minibüsler Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin bir kuruluşu olan Belso'ya aitmiş. Bu bağlamda belediye de halkın sağlığı için ne kadar faideli bir hizmet sunduğundan dem vurup bunu çeşitli medyalar yoluyla duyuruyor. Bir alan memnun satan memnun durumu var yani. Güzel.

Yalnız şöyle bir sorun var. Portakal suyu denen hadisenin insan sağlığı için faydası tek bir şart altında mümkündür: Taze sıkılmış olması. Portakal suyu sıkıldıktan 10 dakika kadar sonra okside olmaya başlar ve bu nedenle bu süre içerisinde tüketilmelidir. Bundan daha uzun süre bekleyen portakal suyunun bünyemize hiç bir faydası olmadığı gibi çeşitli olumsuzluklara yol açması da kuvvetle muhtemeldir. Özetle beş gün önce sıkılıp şişelenmiş Ankara portakallarının susuzluğu gidermek haricinde bir fonksiyonları olduğu kanaatinde değilim. Bu nedenle bu faaliyetin "sağlık deposu" olarak gazlanmasını son derece yanlış buldum, üzüldüm, hislendim.

Portakal, orada kal. Mesajımız budur.

2 yorum:

pelin ata dedi ki...

amacı susuzluğunu gidermekmiş=)Sonradan sonraya diğer meyvelerin de suyunun sıkılıp içilebileceği anlaşılmış ve tabi bu da bir pazar haline dönüşmüş...Ben de portakal suyunu çok seven, çok tüketenlerden biri olarak biliyorum ki içerdiği vitaminler çok kısa zaman içinde değerini yitiriyor. Bu yüzden şişelenmiş portakal suyunun sağlık deposu gibi gösterilmesine anlam veremedim doğrusu...

pelin ata dedi ki...

Portakal suyu ilk olarak İsa'dan sonra beşinci yüzyılda, hintliler tarafından icat edilmiştir. Hintli dokumacı adamcağızın amacı susuzluğunu gidermekmiş=)Sonradan sonraya diğer meyvelerin de suyunun sıkılıp içilebileceği anlaşılmış ve tabi bu da bir pazar haline dönüşmüş...Ben de portakal suyunu çok seven ve tüketenlerden biri olarak biliyorum ki içerdiği vitaminler çok kısa zaman içinde değerini yitiriyor. Bu yüzden şişelenmiş portakal suyunun sağlık deposu gibi gösterilmesine anlam veremedim doğrusu...