6 Nisan 2008 Pazar

Tasarım Faciaları: Episode II

Flash diskler hayatımıza gireli epey oldu. Önceleri 16 MB gibi düşük kapasitelerle piyasaya sürülmüşlerdi, şimdi 4 GB neredeyse standard. O zamandan bu zamana ben de epey flash disk değiştirdim. En memnun kaldığım ise Transcend Micronun Jetflash isimli modeli idi: Ufacık, tefecik içi dolu bilgicik bir aletti. Hoş bir tasarıma sahip olmasının yanı sıra, data transferini gerçekten adı gibi jet hızıyla yapıyor olması ile gönlümde taht kurmuştu. Ondan sonra aldıklarım bile bu hızı yakalayamadı yani, kendisini o derece severdim.

Kendisiyle olan bu aşkımız kah benim içine delicesine bilgi depolamam, kah onun bu bilgileri o bilgisayardan bu bilgisayara bir ulak, bir postacı, bir Hermes misali taşıyıp durmasıyla sürüp gidiyordu. Hatta bir ara yazdığım kitabı da buraya kaydetmiştim, o denli güveniyordum kendisine.

Fakat aşkım karşılıksızmış. Bir gün apansız terk edildim.

Güzel bir bahar günü, Transcendimi her zamanki yerinde bulurum umudu ile elimi göğsüme attım (evet boynuma asıyordum aleti). Ancak o yoktu. Gitmişti. Ardında sadece kapağını bırakmıştı yadigar.

O vakit anladım ki, tasarım çok önemli bir şey. Zira, bu aletin salak tasarımcıları boyun ipinin geçeceği yeri kapağa koymuşlar, aletin kendi de muhtemel bir sarsıntı sonucu (ve tabii bahar günü yayların gevşemesi nedeniyle) kendini doğanın şevkatli kollarına bırakmıştı. Özetle, transcend bana kapak olmuştu. Üstelik içinde kitabın revize edilmiş haliyle birlikte.

Demek ki neymiş, kötü tasarım bizi yarı yolda bırakabilirmiş. Siz siz olun elin objesine, hele de ki tasarımı dertliyse, güvenmeyin.

0 yorum: